Perşembe, Eylül 14, 2006

Edward Powell

Sakin sakin otururken batılı olduğu belli bir adam yaklaştı, duvarda asılı ud'u eline aldı ve başladı çalmaya. Aslında batılıların son yıllarda giderek artan oryantelizim sevdası yabancı olduğum bir durum değildi. Ama bu adamın çalışında başka bişeyler vardı. Profesyonel bir müzisyen olduğunu ilk mızrapta belli etti ve insanların hayran bakışlarıyla devam etti faslına...

Bahsettiğim kişiyle sonradan tanıştığımızda kendisinin Edward Powell olduğunu öğrendim ve kısa zamanda yakın bir dostluğumuz gelişti.
Kendisi Kanada asıllı. Küçük yaşta ailesinden aldığı eğitimle başladığı müzik serüveni genç yıllarında onu İngiltere'de hard rock çalmaya sürüklemiş. Daha sonra ilgi alanı Hint müziği üzerinde yoğunlaşınca soluğu binlerce kilometre ötede Hindistan'da bulmuş. Yıllarca süren profesyonellerle süren disiplinli sitar çalışmaları müzikal üretiminde kolaylıkla sezilebilir şekilde hint etkisini yansıtmış.

Daha sonra kendisinin kökeni Arap yarımadası olan "ud" ile tanışmasını kendi ağzından dinlediğimde ne kadar samimi olduğuna inandım. Udun sesini ilk duyduğunda müthiş derecede etkilendiğini söylüyor. Ama sitara yoğunlaşmak için 5 yıl boyunca bastırdığı bu duyguları sonunda kendisini Türkiye'ye gelmeye ve burda ileri düzeyde bu enstürmanın eğitimini almaya götürmüş.
Kanada hükümetinin araştırma bursu ile buraya gelen Powell yaklaşık 6 ay süre için üstat Necati Kara ile çalışarak ud teknikleri üzerinde araştırmalarını sürdürecek. Türkiye'de bulunduğu süre boyunca şuan belirlenmiş bir konser programı olmadığını ama temaslar kurulduğu sürece tüm konser tekliflerine açık olduğunu söylüyor. Çalışmaları hakkında tüm ayrıntıları kendi resmi sitesinden ulaşabilirsiniz.

Perşembe, Eylül 07, 2006

13. İstanbul Jazz Festivali, Assolist ve Uvertür


13. İstanbul Jazz Festivali' nin misafirlerini dergilerden birinde ilk gördüğümde geçen seneyi aratmayacağından o kadar emindim ki biletleri hemen çıkar çıkmaz aldım. Hatta ilk konsere gittiğimde de bu şevk devam ediyordu. Ahmad Jamal gibi bir efsane ve HiJazz gibi bir yıldızlar topluluğunu izleyebilecektim. Ama HiJazz sahnedeyken herkesin izlemeye geldikleri bambaşka olduğu için Kimisi HiJazz' de uzun uzun sohbet edip sahneyle ilgilenmezken kimi insan grubu da Ahmad Jamal Trio' da aynı davranışı sergileyince başta sanatçılar olmak üzere herkes bezgin şekilde konserlerden ayrıldı. Ertesi gün Gilberto Gil konserinin anlatımı burayı kaplayacağından tamamiyle ayrı bir yazı yazacağım ama burada parmak basmak gereken nokta, bu parçalı konserler serisi, festivalde konser çıkışlarında aklımda az evvel dinlediğim melodilerin dönmesini pek mümkün kılmadı. Kimin üvertür kimin assolist olduğu konusu tamamen karışık olan ancak o muameleye maruz kalan festival bu uygulamayla nereye varmaya çalıştığını anlama güçlüğü çektiğim gibi, bize en uygun şekilde daha çok sanatçıyı izletmek istediğini düşünsem de bu şekilde sadece gözümüzün önünde çok fazla sanatçının geçip kafamızda müziklerine dair en düşük düzeyde veri saklandığını düşünüyorum ve bence festivalin en güzel organizasyonunun Genç Caz olduğu düşüncesiyle festival hakkındaki bu ilk görüşlerimi üstünüze sıçratmayı bir borç bilirim