Pazartesi, Kasım 27, 2006

Roger Waters Konseri' ni Neden Yaz-a-madım?

Efendim ömrüm boyunca görüp görebileceğim konserlerde ilk 3' e rahatlıkla giren aslında 1. liği zorlayan fakat Steps Ahead' ın elinden alamayan bu konser hakkında blog kapasitesini aşacak kadar yazacak çok şey var fakat nereden başlayacağımı bilemediğimden "koyver gitsin" diyerek başlıyorum. Konserin 20.06.2006 tarihinde olmasına rağmen 11. aya sarkmasındaki sebepleri sıralamak istemem ama bu olayın gerçekliğine inanmam oldukça uzun sürdü.
Benim 11 12 yaşlarında tanıma fırsatı bulduğum Pink Floyd' dan birini hem de Dark Side Of The Moon çalacağı bir turnede babadan kalma görev olarak ifa ettim. Ses, ışık,performansa girmek istemiyorum. Zaten rüyalarda da öyledir ya heryer ışıl ışıl, insanlar bambaşka...En çok da ağlayan yüzlerce insan. En çok aklımda kalan Roger Waters' ın tekneden el salladığı an giderken.
Bazı rüyalar vardır ki anlatınca incinecek sanırsın. Ben de burada gündüz niyetine anlatmak isterdim mamafih kiyafetsiz kelimeler.
David Gilmiour' un da gelerek rüyaları tamamlaması ve her sene 11 ayın sultanı şeklinde bir efsanenin yurdumu şenlendirmesi dileğiyle..

Özürlerimin Kabulünü Arz Ederim:)

Fareli Köyün Kavalcısı

Efendim yine bir konserle beraberiz:) 22.11.2006 günü rutinimi yaşayıp 9 saat derse girmenin ardından beni bekleyen daha farklı birşeyler olduğunu bilmenin heyecanıyla 100'den fazla km yol yapmak suretiyle CRR' nin ama öncelikli olarak o muhteşem Afyon mermerinden tuvaletlerine ardından da yumuşacık koltuklara kendimi bırakıp konsere kendimi hazırladım.
Zat-ı muhteremi tanımayanlar için ufak bir açıklama yapmak gerekirse Klezmer müziğini yaşamakta ve yaşatmaktadır. Sözcük anlamıyla, şarkı gemisi ya da şarkı enstrumanı demek olan bu kelime, Giora Feidman' ın "ben klarnet çalmıyorum, klarnetimle şarkı söylüyorum" ifadesiyle biraz daha vücut bulmaktadır. Klezmer' in tarihçesine girmektense biraz müziğin yapısından bahsetmek daha doğru olur. Parça ya orkestral düzenle ya da orkestra eşliği temel alınarak bir ya da birkaç solo enstrümanın ayrı ayrı yer aldığı bir düzenleme anlayışıyla seslendirilir. Fotoğraftan da görüldüğü gibi kendisi klarneti büyücü seviyesinde çalmaktadır.
Konser, 20.00 yerine salonun kalabalıklığı sebebiyle 15 dakika geç başladı. Ben gelirken Giora Amca' nın ki artık bunu söylerken daha rahat söylüyorum şarkılarını düşündükçe hafifçe gülümsüyordum. Işıklar kapanıp sessizliğin ardından sahneye gitarist Jens-Uwe Popp ve kontrbasçı Guido Jäger yerlerini aldı ancak ortalarda yoktu tam nerede diye bakınırken etrafıma giriş kapısından uzun ceketiyle yavaş adımlarla giriverdi elinde klarnetiyle ve ömrümde duyduğum en yumuşak tuşeyle çalmaya başladı. O an fareli köyün kavalcısının yaptığı gibi herkesin mutlu yaşadığı ülkeye götürecekmiş hissi oluştu üstümde. Playlisti tutmak hiç aklıma bile gelmedi, sebepsiz olarak ağzım kulaklarımda izledim. Nigun, Sunrise Sunset, Mozart'tan Concerto Per Clarinetto KV 622 - Adagio, Let's Be Happy, Donna Donna, Yemen Türküsü, Kalamış, aklımda kalanların bazıları zaten tutacak halim de hiç olmadı. Kalkıp bilmediğim bir dansı bayılana kadar etmek geldi içimden gerçi turuncu şapkalı teyze bunu gerçeğe döndürdü. Ara vermeden önce intermission ve "bi daha" söyleminden bahseden Giora Feidman 2. kısımda Murat Coşkun' u(Vurmalı Çalgılar) sahneye çağırdı. Vak'a odur ki Murat Coşkun bütün sahneyi önce yaptığı soloyla ardından eşlikleriyle doldurdu. Bittabi Giora Feidman' ın hala klarinete nasıl öyle çığlık attırdığı ya da kulağımıza birşeyler fısıldar gibi yumuşak bir tuşeyle çaldığını açıklama konusunda basiretten yoksun bendeniz Murat Coşkun' u da anlamakta güçlük çektim bir süre. Ardından Fareli Köyümüzün Kavalcısı sahneye, hayatta en çok istediği şeyin kendisiyle aynı sahneyi paylaşmak olan birini, Serkan Çağrı' yı davet etti. Serkan Çağrı için herhalde o an ölmek en güzeliydi. Sahneyi bir efsaneyle paylaşmak üstelik ondan iltifatlar almak...
Konserin dönüm noktalarından olan bu an itibariyle Serkan Çağrı performansıyla Giora Feidman' dan aşağıda olmadığını hatta biraz da spekülasyon yaratıp blogun reytinglerini arttırmak adına! ondan bile iyi çaldığı iddiasıyla gelebilirim. Yaptığı taksim dinlemeye değerdi.
O andan sonra kişisel zevk pikim en tepeye çıktığından dolayı daha sonrasında sabit bir seyir izledi. Velhasıl-ı kelam uzun lafın kısası Giora Feidman giderken hepimize beslenme çantası gibi bir melodi verdi biz de evlerimize gidene kadar onu söyledik. İşin komik tarafı unutmaya çalışsam bile aklımdan çıkmamakta hatta yatarken arkadaşımın tehditleriyle karşı karşıya kaldım.
Konser İçin Ufak Notlar:
1. "Donna Donna" esnasında arkadaşlarımla göz göze gelip salon hep bir ağızdan söylerken bizim bakışmamız salonun % 80' inin kendi kültürünün bir parçası geldiğini hatırlattı.
2. Filistin ve İsrail Milli Marşları' nı birarada çalarak ve onun öncesinde barış ve kardeşlik konuşmalarıyla tekrar gönlümü kazanan Fareli Köyün Kavalcısı bu kocaman aileyi "Dünya"yı savaşın olmadığı, çocukların açlıktan ölmediği yere götürebilse diye düşündüm.
3. Bizi ketenpereye getirip bis yapmamasını hala yediremedim. Çok ayıp etti:)
4. Jens-Uwe Popp(Gitar) uzun zamandır dinlediğim en temiz ve en güzel tuşeye sahip gitaristlerden biriydi. Kontrbasla yaptıkları solo esnasında şarkı Charlie Parker' ındı fakat ismini hatırlayamadık.
5. Schindler's List filminin müziklerinin kendisine ait olduğunu unutmamak gerek.
6. Konserde Yalvaç Ural da vardı. Kızdım ona çocukluğumu zehirledi diye sonra geçti.